Son yıllarda gittikçe artan biçimde kullanılan bir yöntemle Türkiye’de üniversitede çalışmadan profesör olmak mümkün. Bu yönteme hekimler kendi aralarında “hülle yoluyla profesörlük” diyorlar.
BASIN AÇIKLAMASI
29 Mart 2011
Son yıllarda gittikçe artan biçimde kullanılan bir yöntemle Türkiye’de üniversitede çalışmadan profesör olmak mümkün. Bu yönteme hekimler kendi aralarında “hülle yoluyla profesörlük” diyorlar.
Bu yöntemi Ankara, İstanbul ve İzmir’de Sağlık Bakanlığı’na bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinde doçent ünvanıyla klinik şefliği yapan ve gerekli “temasları” olduğu düşünülen birçok hekim kullanmış durumda. Hekimler arasında büyük rahatsızlık yaratan yöntemde doçentlik ünvanını aldıktan sonra beş yılını tamamlayanlar çoğunlukla yeni kurulan üniversiteler olmak üzere üniversitelerin değişik birimlerini kullanarak profesörlük ünvanını alıyorlar. Kadroları o üniversiteye geçiyor. Günler içerisinde, ilgili bir yasadan (2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 38. maddesi) yararlanarak tekrar Sağlık Bakanlığı’na görevlendiriliyorlar, Bakanlık da zaten çalışmakta olduğu birimde görevlendiriveriyor. Böylelikle bu hekimler, günler içerisinde, doçent gidip profesör dönüyorlar.
Yükseköğrenim Kurumu (YÖK) Yasası gereği profesör olarak atanınca bu ünvanı kalıcı olarak kullanmak için en az iki yıl fiili olarak üniversiteye hizmet etmek gerekiyor. Ancak bu yöntemle, ilgili hekimler pozisyonlarını hiç değiştirmeden, zaten yürüttükleri görevlerine devam ederek profesörlük ünvanını elde edip kullanıyorlar. Bu hekimler atandıkları üniversitelere ya hiç gitmiyorlar ya da ayda bir gün gibi çok az gidiyorlar.
Ankara Tabip Odası hem YÖK hem de Sağlık Bakanlığı’na başvurarak son beş yılda bu yöntemle profesör olanların listesini istedi. Ne yazık ki YÖK bu listenin kendilerinde olmadığını Sağlık Bakanlığı ise listeyi vermeyeceğini belirtti. Bilgi Edinme Hakkı çerçevesinde yapılan başvuruya da Sağlık Bakanlığı olumsuz yanıt verdi. Ankara Tabip Odası bunun üzerine Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulu’na başvurdu.
Şimdi soruyoruz, bu isimler sır mıdır? Bu işlemler hakkaniyetli yapılıyorsa isimlerin açıklanmasından neden imtina edilmektedir. Ankara Tabip Odası Başkanı Bayazıt İlhan, 14 Mart Resmi Töreni’nde Sağlık Bakanı’na bu soruyu doğrudan sormasına rağmen Sağlık Bakanı ne yazık ki hiçbir cevap vermemiştir. Çok açıktır ki hem hekimlik hem de üniversite ortamını bu derece rahatsız eden söz konusu uygulamadan kimlerin yararlandığını bilmek kamuoyunun hakkıdır, konuyu değerlendirmek kamuoyunun takdiridir.
Size sunduğumuz listede bizim çabalarımızla belirlediğimiz, bu yöntemle profesör olmuş ellibir (51) adet hekime ilişkin bilgiler bulunmaktadır. Gerçek sayının bunun çok üzerinde olduğu bilinmektedir ve resmi açıklama merakla beklenmektedir. Gönül ister ki bu isimlerin tamamı açıklansın ve kamuoyu bu verilerle bilgilensin.
Listeye bakıldığında çok çarpıcı gerçekler ortaya çıkmaktadır. Bu yöntemi kullanarak profesör olup, hiçbir üniversitede bir saat ders vermeden rektör olan bulunmaktadır. Bu yöntemle profesör olan tıp fakültesi dekanı, Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü, il sağlık müdürü ve çok sayıda eğitim ve araştırma hastanesi başhekimi bulunmaktadır. Aynı kişinin aynı anda bir yerde profesör, başka bir yerde başhekim, iki farklı eğitim ve araştırma hastanesinde klinik şefi olduğu bilinmektedir ki bunca önemli, emek ve zaman isteyen görevi tek kişinin nasıl yaptığı hekimler arasında merak konusudur.
Listede çok çarpıcı veriler var. Hemşirelik yüksekokulundan profesörlük alan genel cerrah ve ürolog mevcut. Sağlık yüksekokulundan profesörlük alan genel cerrah, kadın doğum uzmanı, patolog, kulak burun boğaz uzmanları mevcut. Üstelik hem devlet hem de vakıf üniversitelerinin bu amaçla kullanıldığı görülüyor ki akademik yükseltmelerde ne derece sıkıntılı bir durumda olduğumuzun açık bir göstergesi olarak karşımızda duruyor.
Her şeyden önce şeffaf olunmasını ve bu uygulamalardan yararlanan hekimlerin resmi listesinin bir an önce açıklanmasını bekliyoruz. Çok açıktır ki söz konusu uygulamalar ülkemiz bilim ortamı için telafisi imkansız sakıncalar içeriyor. Hekimler arasında her türlü liyakat ve akademik kriterin dolambaçlı yollarla aşındırıldığı düşüncesi çok yaygın. Bu haksız uygulamaların bir an önce durdurulmasını ve akademik yükseltmelerde liyakata dayalı ve emek vermek üzerine kurulu kriterlere titizlikle uyulmasını talep ediyoruz.
Ankara Tabip Odası / Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Genel Merkezi